İyi haber şu ki, aslında feragat ettiğimiz bir şey olmuyor. Sadece sürdürülebilir, bitkisel alternatiflerin hangileri olduklarını öğrenip onları kullanıyoruz.
Yaşadığımız yüzyılda, yaşamamız için gerekli tüm şeyleri, bitkilerden elde edebilecek bitki çeşitliliğine ve bunları farklı amaçlar için işleyebilecek teknolojilere sahipken; hayvanları kullanmak onlara en başta gereksiz yere zarar vermek demektir. Onları, kendi rızaları dışında gereksiz yere esaret altında tutmakla, özgürce yaşama haklarını, yani dünyaya gelmekle sahip oldukları en temel haklarını gereksiz şekilde ihlal etmek demek. Veganlığın bu etik boyutu ile alakalı daha fazla bilgi edinmek isterseniz; Gary Françione’un “İnsan Neden Vegan Olur?” kitabını okumanızı veya dinlemenizi tavsiye ederiz. Kitabın sesli halini; Ömer Madra’nın seslendirmesi ile Açık Radyo websitesinde “kayıt arşivi” kısmında da bulabilirsiniz: https://acikradyo.com.tr/program/166313/kayit-arsivi
Etik boyutunun dışında artık çok açıkça biliyoruz ki, hayvancılık iklim krizinin en büyük ikinci.sebebi. Çünkü ne şekilde yapılırsa yapılsın çevre açısından sürdürülebilir bir pratik değil. 8 milyara yaklaşan dünya nüfusunun hayvan kaynaklı bir yaşam sürmesi için dünyanın ormanlarının çoğunun yok edilerek meralara dönüştürülmesi ve temiz su kaynaklarının çok büyük kısmının hayvancılık ve hayvansal tarım için kullanılması gerekiyor. Hayvanlar için üretilen tonlarca gıda ve sera gazı salınımı da cabası. Hayvancılığın gezegende yarattığı yıkıma dair bu verilerin detaylarını daha önce de sıkça bahsettiğimiz Cowspiracy belgeselinden veya www.cowspiracy.com websitesinden alabilirsiniz.
Son olarak yaşadığımız viral pandemiden de biliyoruz ki, viral salgınların yaşanma riski; hayvanların doğal olmayan şekilde topluca bir arada tutulması ve insan temasının sağlanması ile çok büyük oranda artıyor. Dünya vegan olsaydı şu anda belki de böyle bir pandemi yaşamıyor olacaktık. Bununla beraber, dünyada ölüm nedenleri arasında ilk sıralarda olan kanser ve kalp-damar hastalıklarının da hayvansal tüketmekle olan güçlü korelasyonuna dair de çok fazla araştırma var.
Peki,veganlığın nedenleri araştırdık, anladık ve mantıklı bulduk. Bu esnada ve sonrasında zihnimizde neler oluyor?
Bu araştırmalarımız sonucunda; yeni bilgilerin edinilmesiyle öncelikle zihnimizde bulunan şemalarda değişiklik meydana geliyor ya da yeni şemalar oluşuyor. “Zihinsel şema” kavramını ortaya atan psikolog Jean Piaget; insanların devamlı olarak, yeni bilgiler öğrenmeleri sonucu ortama ve durumlara adapte olduklarını söylüyor.
Zihinsel şemalar kısaca, bilgileri ve bilgiler arası ilişkileri kategorize eden düşünce ve davranış paternleridir.Bu şemalar bir diğer deyişle; önceden yerleşmiş olan zihinsel yapılar, dünyayı belli bir şekilde görmeyi sağlayan bir çerçeve, yeni bilgileri organize eden ve işleyen sistematik yapılardır.
Hayvan kullanımı açısından bakacak olursak; zihnimizde kültürel ve sosyal öğrenme ile yerleşmiş olan şema; hayvanların insanların çeşitli ihtiyaçlarını karşılayan varlıklar olduğu ve hayvanları farklı amaçlarla kullanmanın normal olduğu bilgilerini içerir. Bununla beraber, hayvanları kullanmanın aslında zorunlu olmadığını, çok olumsuz etkileri olduğunu gördüğünüzde ise eski şema değişiyor.
Elbette bu şemalardan sadece bir tane olmayabilir. Veganlığı mantıklı bulsanız bile; zihninizde bunu davranışa geçirmenizi engelleyen ya da geciktiren; yine kültürel ve sosyal öğrenme ile oluşan muhtemelen başka şemalar olacaktır. Örneğin zihninizde; bunları deneyimlememiş olmanıza rağmen şu düşüncelerin var olduğunu fark edebilirsiniz:
“Veganlık mantıklı, ama pahalı.” “Vegan olmak zor, muhtemelen hiçbir şey yiyemeyeceğim ve aç kalacağım.” “Vegan olursam bir çok şeyden; -örneğin tat, sosyalleşme gibi- fedakarlık yapmam gerekecek.”
Bu şemalar, yüksek ihtimalle deneyimleyerek edinilen yargılardan ziyade; dışarıdan öğrenilenler ile oluşmakta. Özellikle bilgi ve fikirlerin çok hızlı şekilde aktığı bir çağda; bir konu hakkında başkalarının fikirlerini öğrenmek ve bunların zihnimizde bir kenara kazınması çok olası.
Bu sadece veganlık için değil; davranış değişikliğinin söz konusu olduğu bir çok konu için geçerli olabilir. Örneğin sigaranın sağlığınıza zararlı olduğunu ve bırakmanın gerekli olduğunu düşünüyorsunuz; şemanız artık bu şekilde. Ancak bırakma davranışını gerçekleştirmenizi zorlaştıran, geciktiren ve sizde kaygı yaratan başka şemalar var: “Sigarayı bırakırsam kilo alırım.” “Sigarayı bırakırsam depresyona girerim.” “Sigara benim keyfimdi, artık kahveler hiç keyifli olmayacak.”
Bu zihinsel şemaların yanı sıra; davranış değişikliğine gidilmesini zorlaştıran bir diğer unsur da alışkanlık. Gerçekçi olmayan şemalarımızı değiştirsek bile; bir alandaki alışkanlıklarımız ve hatta bu alışkanlıkların bağımlılıklara dönüştüğü durumların; davranışlarımız üzerinde ciddi etkisi olabiliyor.
Alışkanlık; en basit tabiriyle öğrenilmiş ve belli bir süredir devamlı olarak tekrarlanan davranışlardır. Çoğu alışkanlık ilk başta bir amaca hizmet etmek için yapılmaya başlanır. Bu amaç; fonksiyonel olabileceği gibi örneğin dişlerimizi temizlemek için onları fırçalamak gibi; hazsal da olabilir; örneğin iyi hissetmek için çikolata yemek gibi. Her ne kadar bir alışkanlığı ilk edinme aşamasında amacımız zihnimizde belirgin şekilde var olsa da; zamanla amaç sönümlenebilir ve yerini otomatikleşmiş alışkanlık davranışına bırakabilir.Bazen bir şeyi neden yaptığınızı heman hatırlamamanız ve aslında bunu hep yapıyor olmanızdan dolayı yaptığınızı fark etmeniz gibi.
Hayvan kullanımı davranışı da tam olarak bu çerçeveye oturuyor. Çoğumuz için yediklerimizi sorgulamak hayatımızın uzun bir döneminde aklımıza gelmemiş olabilir. Toplumda “yemek” olarak kodlanan şeyleri tüketme alışkanlığımız o kadar otomatikleşmiş ki; ne yediğimizin ve neden yediğimizin farkında değiliz çoğunlukla.
Bazı durumlarda ise, bu alışkanlıklar bağımlılık haline dönüşebilirler. Özellikle bağımlılık yaratan kimyasal bileşenler içeren ürünler, bu ürünlerin ödül olarak beyinde kodlandığı durumlar veya dopamin reseptörlerini aktive eden bileşenler; alışkanlıkların bağımlılık safhasına geçmesini kolaylaştırırlar.
Örnek olarak peynir yeme alışkanlığını ele alalım. Hayvan peynirinin, yaklaşık 7000 yıl önce hayvan sütünün insanlar tarafından öldürülen hayvanların midelerinde taşınırken mide ortamında bulunan mayalar ile mayalanıp kesilerek; tesadüfen bulunmuş olabileceğine dair bulgular var.Ve bu buluştan sonra, peynir binlerce yıldır tüketilmeye devam ediyor. Peynir yemek; zorunda olmadığımız bir alışkanlık. İnsanlar bunu fonksiyonel bir ihtiyaçları olduğu için, örneğin kendilerine en iyi gelen besin maddesi olduğundan ya da yiyecek başka şey yok diye ya da hayatta kalmak gibi amaçlarla hareket ederek yapmadılar. Bununla beraber, hayatta kalmak için yaptıkları iddia edilen, hayvan eti yemek gibi alışkanlıkların ise amaçlarının geçerliliğinin artık kalmamasına rağmen; yani artık ortada bir yaşam savaşı olmamasına rağmen, buzul çağını geçip; her türlü bitkinin yetişmesine rağmen; hala yapılmaya devam edildiğini görüyoruz.
Günümüzde hayvansal şeyleri tüketiyor olmamızın sebebi mecburiyet değil. Bunun başlıca sebepleri; binlerce yıldır yapıyor olunmasından dolayı yapmak yani alışkanlık; beynimizin haz bölgelerini aktive etmesi ve zevk vermesi yani tat, kültürümüzde bunları tüketmenin normal olması yani kültür / gelenek ve her yerde bulunabilir olması yani ulaşılabilirliktir.
Bu noktada, şu soruyu kendimize sorabiliriz: bu zorunlu olmayan ve dolayısıyla keyfi nedenler; hayvanlara gereksiz yere acı vermeyi ve dünyayı yokoluşa götürmeyi hızlandırmayı meşru kılar mı?
Cevap hayır ise; çözüm bu olumsuz alışkanlığımızı etik ve sürdürülebilir olanlarla değiştirmek olacaktır. Ve iyi haber; aslında feragat ettiğimiz de neredeyse hiçbir şey olmuyor, sadece alternatifleri öğrenip onları kullanıyoruz.
Hayvanlara yaşatılanları öğrendiğinizde veya izlediğinizde, birkaç dakikalık zevki feda etmek sizin için çok da zor olmayacaktır, o nedenle mutlaka seçimlerimizin nelere sebep olduğunu öğrenmemiz lazım, bu bizim sorumluluğumuz. Ama sonuçta insanız ve mükemmel değiliz, unutuyoruz gördüklerimizi veya nefsimiz bu etik doğruların önüne geçebiliyor.
Bu noktada bilime dönebiliriz çünkü lezzet konusunda önemli nokta şu: Beynimiz, lezzet kaynağının nerden geldiğini algılamıyor, sadece tatları algılıyor. Yani aldığınız lezzet eğer çok alıştığımız ve bırakmak istemediğimiz hayvansal içerikli gıdanın tadına benziyorsa, beynimiz aynı hazzı bize yaşatıyor. Ve iyi haber şu ki hayvansal içeriklerle yapılan çoğu gıdanın bitkisel içeriklerle yapılması artık mümkün ve lezzeti de çok benziyor çünkü lezzeti veren içerik hayvansallar değil, eklenen sos ve baharatlardır.
Navegan bir dünyadayız, yani her yanımız ne yazık ki hayvan sömürüsü ile elde edilmiş şeylerle dolu. Hayvanların mal-kaynak olarak görüldüğü ve bedenlerinin ürünleştirildiği bir sistemin içinde yaşıyoruz binlerce yıldır ve en hızlı ve en kolay ulaşabileceğimiz şeyler de genellikle hayvansal içerikli oluyor. Ancak buna mecbur olmadığımızı, yaşamlarımızda ufak birkaç değişiklik ve yeni alışkanlıkla tamamen bitkisel bazlı yaşamaya geçebileceğimizi fark etmemiz önemli.
Veganlaşmak sanıldığı kadar zor veya aşırı değil çünkü bu bitkisel alternatiflere ulaşmak artık çok kolaylaştı. Hem daha sağlıklı hem de daha ucuz olması açısından, eğer vatkiniz varsa kendiniz yapabilirsiniz, Bitkisel süt, peynir, yoğurt, yumurta ikameleri, bitkisel et alternatifleri; bunların hepsini evde kendinizin yapması mümkün. Üstelik sanıldığı gibi hiç de pahalı değil.
Hem fiyat, hem tat, hem yetiştirilmesinde daha az su kullanılması hem de yerel olması açısından yulaf sütünü tercih edebilirsiniz.. 1 kilo yulaf ortalama 10 tl. 1 litre yulaf sütü yapmanız için yaklaşık 90 gram yani 1 su bardağı yulaf ve 4 su bardağı soğuk su gerekiyor.Dolayısıyla 1 litre yulaf sütünün maliyeti 1,5 tl civarı oluyor.. Daha pahalı bir malzeme olan bademle bile evde yaptığınız peynirler zannedildiği kadar pahalı değil. Bademi pazarlarda kilosunu 70 tl civarında bulabilmeniz mümkün. 100 gram badem ile yine 1 litre süt, kalan bademden de, içine tuz, limon ve baharat ekleyerek badem loru yapabilirsiniz. Dilerseniz sütün içine limon ve tuz ekleyerek badem ayranı yapabilirsiniz. Yani 7 liraya 1 litre badem sütü ya da ayranı ve yaklaşık 80 gram badem loru elde edersiniz. bitkisel mutfak, pahalı olmasının aksine çok bereketli bir mutfak. Hayvansal beslenmede kullanılan 1-2 kaynak yerine onlarca yemiş, tohum, bitki alternatifiniz olacağı için çok daha çeşitli oluyor. Ve üstelik, bunları atık oluşturmadan ve kendi damak tadınıza göre, evde 5 dakikada bir blender yardımı ile yapabiliyorsunuz.
Tüm bunları yapmaya vaktiniz yoksa- artık marketler bitkisel alternatiflerle dolu. Sadece vegan ürünler satan alışveriş sitelerini de kolay bir aramayla bulabilirsiniz. Pahalı vegan ürünlerle de karşılaşacaksınız, bunların çoğu ithal ürünler olduğu için pahalı, genellikle de daha uygun yerel alternatifleri mevcut oluyor.
Ayrıca mutfağınızdan eksilecek olan hayvansal ürünler, yani hayvansal süt ve bundan üretilen tereyağı, yoğurt peynirlere yaptığınız harcamalar eksildiğinde onların yerine gelecek olan bitkisel alternatiflerin toplam maliyeti daha az olacaktır. Bitki temelli beslenmeye geçmek demek daha fazla sebze-meyve-tahıl-bakliyat tüketmeye başlamak demek. Diğer yandan da ucuz diye hayvansalları tüketiyorsanız sağlığınızdan olduğunuzda bedeli daha ağır durumlarla karşılaşabiliyorsunuz. Yani hayvansal ürünlerin bedeli toplamda size çok daha pahalıya patlayabilir.
Genelde bitkisel beslenmeye geçişte en zorlanılacağımızın düşünüldüğü öğün kahvaltı olabiliyor. Biraz araştırdığınızda, kahvaltıda yemek için onlarca bitkisel çeşitin var olduğunu göreceksiniz. Burak Yeşilyurt ve Onno Paluyan tarafından derlenen;tam 75 çeşit vegan kahvaltılığın bulunduğu “Vegan Kahvaltılıklar Listesi” ‘ne bu linkten ulaşabilirsiniz: https://docs.google.com/spreadsheets/d/1ZvigV8nYM_74KD7FDT_9MdPMP7vkKxBf6W8GWxRx_2A/edit#gid=1709744959
Restoran-cafe gibi yerlerde -eğer vegan bir lokanta değilse- vegan seçenekler diğerleri kadar çok olmayabiliyor; ama menülere bu gözle bakmaya başladığınızda mutlaka bir salata, zeytinyağlılar, falafel, domatesli makarna, patates kızartması gibi seçenekler bulabilirsiniz.Ayrıca böyle yerlerde dilediğiniz yemeği veganlaştırmalarını da isteyebilirsiniz. Örneğin pizzayı peynir koydurmadan yaptırabilirk ya da kendi peynirinizi götürerek onu kullanmalarını isteyebilirsiniz. Zaten veganlık daha fazla bilinir hale geldikçe, çoğu restoran veganize edilmiş yemekleri menüsüne koymaya başladı.
Yemekli ev buluşmalarında, yanınızda getireceğiniz vegan yemekler sayesinde; arkadaşlarınız ve çevrenizin de bunları deneme şansı olacaktır. Vegan yiyeceklerin tatlarının kötü ya da yavan olduğu önyargısını da bu şekilde kırmalarını sağlayabilirsiniz.
Sosyal çevreniz, aileniz, evde birlikte yaşadığınız kişiler size hayvansal ürünler içeren kültürümüzü sıkça hatırlatmaya başlayabilirler. Eleştiriler, yargılamalar, sorgulamalarla karşılaşabilirsiniz. Böyle durumlar için bilgilenmek önemli. Veganlığın her boyutunu iyi araştırıp öğrenirseniz, faydalı ve verimli sohbetler gerçekleştirebilir; insanların mantıklı bir dayanak olmadan zihinlerine yerleşmiş önyargılarını kırmalarına yardımcı olabilirsiniz.
Veganlığın farklı boyutları ile ilgili bilgilenmek adına izleyebileceğiniz bir kaç belgesel:
Elbette herkesin davranış değişikliği süreci ve zamanı aynı olmayabilir. Kimisi 1 gece bu değişimi yaparken kimisi 1 haftada, kimisi 1 ayda yapar. Burada herkes kendi dinamiklerini gözlemleyebilir. Davranış değişikliğinde kilit noktalardan biri de gerçekçi ve sürdürülebilir hedefler koymaktır. Yeni bir şeye başlarken, eğer çekinceleriniz varsa, ve bu çekinceler sizi başlamaktan sürekli alıyoyuyorsa; küçük hedefler ile başlayabilirsiniz.Örneğin, 1 yıldır belki de gözünüzde çok büyüterek ve “ya hep ya hiç” bakış açısı nedeniyle hiç başlayamadığınız veganlığı; kendinize 1 haftalık bir deneme süresi belirleyerek daha fazla ertelemeden başlatmanız mümkün. Bu süreçte, içsel motivasyonunuz ve bunu neden yaptığınız fikri de hep aklınızda olursa ve araştırmaya devam ederseniz; kalıcı davranış değişikliği sağlamanız çok olasıdır.
Bu davranış değişikliğinin kalıcı olmasındaki bir diğer nokta da; eğer bilmeden bir şekilde hayvan kullanımına dahil olduysanız, -örneğin bilmeden navegan bir ürün aldıysanız-, bu esas hedefinizden vazgeçmenize neden olmasın. Çünkü veganlık, yasakların olduğu bir oruç değildir. Veganlık, etik,sömürüsüz ve herkes için daha sürdürülebilir bir yaşam demek. Nasıl ki, dilimizi cinsiyetçilikten arındırmaya çalışırken arada istemeden cinsiyetçi bir ifade kullandığımızda; “Artık olan oldu, ben cinsiyetçi dile geri dönüyorum.” demiyorsak; veganlık konusunda davranış değişikliğine giderken de böyle düşünmemeliyiz. Yeni ve sağlıklı alışkanlıklar oturmaya başladığında, eski düzenin ve alışkanlıkların garip geldiğini göreceksiniz.
Kaynaklar:
https://abolisyonistveganhareket.org/
https://www.cowspiracy.com/infographic
Bas Verplanken: ”The Psychology of Habit: Theory, Mechanisms, Change, and Contexts
Dr. Neal Bernard: “Peynir Tuzağı”
Vegan Kahvaltılık Listesi: